motor yagi fiyatlari ve psiko analiz

motor yağı fiyatları ve psiko analiz 
 motor yağı
 motor yağı
 motor yağı
 motor yağı
 motor yağı
 motor yağı

motor yağı fiyatları ve psiko analiz ruklayan çılgın bir adam ona saldırmıştı; genç bir kadınla ¡seansının elinde jiletle içeri giren çıldırmış pezevenginin kolunu kavrayıp, zapt edilmeden önce kızın yüzünü ve
L'venlik görevlisinin kolunu yararak bölündüğüne şahit ol-^tu. Kolunda ve bacağında sigara yanıklan olan ve kimin otlU bu hale getirdiğini ısrarla söylemeyen on iki yaşındaki gr genç kızı tedavi ettirmek için acile göndermek zorunda kalmıştı-Onu çok iyi hatırlıyordu: Porto Riko’luydu, saçları gibi kömür k^ı ve duygulu gözleri vardı, klinik deneylerin devlet araştır-ıtıalanndan çok daha derin bir gerçekliği olduğunu, yani bir kötümün başka bir kötülük doğurduğunu bilerek gelmişti ve yakında kafeinin de bu kervana katılacağını biliyordu. Sigortası ve ödeme gücü yoktu, bu nedenle Ricky ona devletin izin verdiği gibi be; kez bakmıştı, ondan bilgi koparmaya çalışsa da kız işkencecisinin kim olduğu söylerse bunu hayatıyla ödeyeceğini biliyordu, ıipmtsıız olduğunu hatırladı. Kız hayatta kalsa bile kaderine terk edileceğini biliyordu.
Ricky başka bir dosyayı daha eline alırken bu klinikte altı ay bopca nasıl dayanabildiğim düşündü. Burada geçirmiş olduğu zamanının tümünde son derece ve tamamıyla çaresiz olduğunu düşündü. Ardından Rumplestiltskin’in ellerinde hissettiği çaresizliğin, bu çaresizlikten pek de farklı olmadığım fark etti.
Duygulanın harekete geçiren o düşünceyle, yıllar önce tedavi etmiş olduğu hastalara ait 279 adet dosyanın içine gömüldü.
Baktığı hastaların üçte biri kadındı. Sefaletle evli olan nice-N gibi, ruh hastalıklarının paçavralarını da yedikleri günlük Ayakların kesik ve morlukları gibi üzerlerinde taşıyorlardı. Bandıktan şizofreniye kadar her şeyi görmüştü ve bu işin onu ne güçsüzleştirdiğini hatırladı.
I Gelmiş olduğu üst orta sınıfa geri kaçmıştı, buradaki düşük ezgüven ve beraberindeki sorunlar tedavi edilemese bile en
azından konuşarak kişinin ikna edilme si ve adm mesi sağlanıyordu. Klinikteki bazı ha«talanyia^y\ | balarken kendini aptal gibi hissettiği oluyordu °ÖUV I onların zihinsel ıstıraplarını silip yok edecelani^^ I bir tek tabanca veya azıcık cesaret gerçekliği çdkd^\ bilirdi. Seçim, diye düşündü sonra; birkaçının bir H
diğerine göre tercih edilebilir olmasını idrak ettikten sÜS mış oldukları seçim.
Rıcky o döneme ait başka bir dosya daha açtı ve el^ düşülmüş olan notlar gördü. Yazılı sayfalan çekip ı dosyadaki isimle üzerine karaladığı kelimeler arasında bajL kurmaya çalıştı. Ancak yüzler öyle bulanıktı ki sanki sic^ı yaz günü uzak bir mesafeden bakıldığında asfalt yolun ij^ deki hararetle oluşan bulanıklık gibi. Sen kimsin, diye ^ kendine. Ardından ikinci soru geldi: Peki şimdi nesin?
Birkaç adım ötedeki kayıt memuru masasından bir kalemi şürdü ve onu yerden almak için küfrederek eğilip uzandı.
Ricky, memuru önündeki parlak ekrana tekrar dikkatini^ ğunlaştınrken bir süre izledi ve tam o sırada bir şey faik 4 Sanki adamın hafif kambur duruşunda, masanın üzerinde gerçi likle kalem çevirişinde, daracık yerde ayağa kalkmaya çalıp sında, hepsinde ilk dakikada anlaması gereken bir şeyvaAk da konuştuğu dili, en azından ona teklif ettiği motor yağı paraya pençele® geçirirken anlamalıydı. Ama bu diyarlarda yabancı bir tun# olduğundan anlaması uzun sürmüştü.
Sessizce masadan kalkıp adamın arkasına dikildi. “Nerede?” diye sordu Ricky kısık bir sesle. Konuşurken# mm köprücük kemiğini sıkıca kavradı.
“Dursana! Ne?” Memur şaşakalmıştı. Sağa sola hamtel# kurtulmaya çalıştı ama Ricky’nin parmaklarının etine vekeöf ne uyguladığı baskı hareketlerini kısıtlıyordu. “Ahh\ KaW# ne istiyorsun benden?”
“Nerede?” diye daha sertçe tekrar etti Ricky.
“Sen neden bahsediyorsun? Kahretsin! Bırak beni!”
“Nerede olduğunu söyleyene kadar b i rakın ay a cağım,” dedi ojeky Artık sol elini de kaldırmış adamın gırtlağını sıkıyordu.
^ kadar çaresiz olduğumu sana söylemediler mi? Ne büyük wjf baskı altında olduğumu? Dengesizken gözümü kararttığımı?
Her şeyi yapabileceğimi?”
“Hayır! Lütfen! Ah! Hayır, kahretsin dediklerinden hiçbir şey Ramıyorum! Bırak beni!”
“Nerede?”
“Onlar aldı!”
“Sana inanmıyorum.”
“Onlar yaptı diyorum!”
“Peki tamam. Onlar dediğin kim?”
“Bir adam ve bir kadın. Yaklaşık iki hafta önceydi. Buraya geldiler.”
“İyi görünümlü, göbekli ve kendini avukat olarak tanıtan bir adam ve afet diyebileceğimiz türden bir kadın, doğru mu?”
“Evet! Onlardı. Bu ne böyle, Tanrı aşkına?”
Ricky onu bırakır bırakmaz adam geriye sıçradı. “Tanrı aşkına,” dedi köprücük kemiğini ovalayarak. “Tanrı aşkına, konu nedir?”
“Sana ne kadar verdiler?”
“Senin verdiğinden fazlasını. Çok daha fazlasını. Bu kadar önemli olduğunu bilmiyordum, kahretsin, anladın mı? Kimsenin yirmi yıldır dönüp bakmadığı çok eski bir dosyaydı sadece. Bu kadar büyütmenin alemi nedir?”
“Sana ne için lazım olduğunu söylediler?”
“Adam bir miras davasıyla ilgili olduğunu söyledi. Yani bilemezdim ki. Genelde kliniğe gelen insanların miras bırakacak Pek bir şeyleri olmuyor. Ama adam bana kartım verdi ve işleri ittiğinde dosyayı geri getireceklerini söyledi. Bir sorun olaca-^ düşünmedim.”
“Özellikle de sana parayı verince, değil mi?”
Adam isteksiz görünüyordu, omuzlarını silkti.
uÖin beş yüz dolar. Hepsi de yüzlük. Eski gangsterler gibi
parayı desteler halinde verdi. Bilirsin ipte, ancak in motor yağı fiyatları sam bu kadar kazanabilirini ben."
Para miktarının uyuşması, Ricky'nin gözünden gün, bin beş yüze eşdeğerde. Dosya yığınına baktı veî^ orada boşa harcadığı zaman için üzüldü. Ardından lannı memura çevirdi. “Demek ihtiyacım olan dosyagj^H “Üzgünüm doktor, bu kadar büyük bir mesele olacağa mamıştım. Adamın kartım ister misin?”
“Bende o karttan zaten var.” Koltuğunda huzursuzca b* memura bakmaya devam etti. “Demek dosyayı aldılar ve sUs paya olarak para verdiler, ama sen o kadar aj ğil mi?”
Memur biraz geri çekildi. “Ne demek istiyorsun?” H “Diyorum ki, sen aptal değilsin. Bunca yıl bu ofiste bin^ olsa izlerini nasıl kapatacağını öğrenmeden çalışmadın, öyle i. ğil mi? Bu durumda, kendini garantiye almadan o dosyayı^
medin, değil mi?”
“Neden bahsediyorsun sen?”
“O dosyanın bir kopyasmı almadan vermedin, değil nü Adam sana ne kadar ödemiş olursa olsım, sen bir başkasının p lip o dosya için avukat ve kadından daha fazla para ödeyet*! ihtimalini düşündün. Hatta sana bililerinin gelip o dosyayı» yabileceğini söylediler değil mi?”
“Belki de.”
“Ve belki ete, ama sadece belki de o dosyanın bir kopyasını al®k bir bin beş yüz dolar daha cebe indirebileceğini düşündün, doğra ırf Adam başım sallayarak onayladı. “Sen de bana paraverecd misin?”
Ricky kafasını sallayarak onaylamadığını belirtti. “Ödem«!1 patronunu aramayacağım şeklinde düşün.”
Memur iç çekti, Ricky’nin yüzündeki öfkeyi ve stresi düğünde tehdidinin gerçekliğini anlamıştı. “Dosyada öyle a# aman şeyler yazmıyordu,” dedi sessizce. Bir giriş belgesi,^' larrn düşülmüş olduğu birkaç sayfa ve bulgu kağıdına eklen®» olan talimatlar. Bunlar kopyalarım aldıklarım.”
Psiko Analist
,Onlan bana ver,” dedi Ricky.
Memur duraksadı. “Başımı daha fazla belaya bulaştırmak stemiyorum>" dedi. “Ya başka biri daha gelip arama yapmak isterse.."
“Tek kişi benim,” dedi Ricky.
Memur eğildi, çekmeceyi açıp orada bulunan zarfı Ricky’ye yzattı. “Al,” dedi. “Artık beni rahat bırak.”
Ricky zarfın içine göz atıp içindeki belgelerin tam olup olmadığını kontrol etti.
Bir an önce ne olduklarını görmek için sabırsızlanıyordu ama, geçmişini didiklerken tek başına olması gerektiğine karar verdi. Doğrulup, zarfı ceketinin cebine soktu. “Bu kadar mı?” diye sordu.
Memur tereddüt etti ve sonra çekmeceden bir küçük zarf daha çıkardı. “Al,” dedi. “Bu da ona ait. Ama bu dosyanın dışına zımbalanmıştı. Bunu o adama vermedim. Neden bilmiyorum. Dosyayla ilgili her şeyi bildiği için bunun zaten onda olduğunu düşündüm.”
“Nedir bu?”
“Bir polis raporu ve ölüm belgesi.”
Ricky derin derin nefes alıyor, ciğerlerini hastanenin çürük bodrum katının havasıyla dolduruyordu.
“Yirmi yıl önce hastaneye gelen fakir kadm neden bu kadar önemli?” diye sordu memur aniden.
“Birileri bir hata yaptı,” diye cevap verdi Ricky.
Memur açıklamayı yeterli bulmuş gibi görünüyordu. “Şimdi de birileri bunun hesabım mı verecek?” diye sordu.
“Öyle görünüyor,” dedi Ricky kapıya yönelirken.
John Kotzenbaoh
çocuk bakımım üstlenecek bililerini maddi olarak . I yamadığı motor yağı fiyatları için sadece yarım gün çalışabilmekte, ' para yardımı, AFDC kuruluşundan yemek yardımı H sübvansiyonu alıyor Çocuk babasıyla yaşadığı ¡S I ötürü ebeveynleriyle aralarının açık olduğum vefan*
Florida ’dahi akrabalarına dönemediğini belirtiyor bu tür bir taşınma için yeterince parası olmadığım4^ liyor Klinik olarak, Bayan Tyson ortalama bir zefynı^ raz üzerinde gibi görünüyor, çocuklarını seviyor ye oni^ mutluluğunu önemsiyor. Bir lise diploması ve iki yıl Sonr hamileliğinden ötürü yanda bırakmak durumunda bir üniversite eğitimi var.
| Ciddi boyutta gıdasız kalmış gibi görünüyor ye sağ gözû^ I süreklilik taşıyan bir tik geliştirmiş. Durumum açıklarken g® I temasından kaçınıyor, sadece çok yakın olduklarım belirttiğe I cuklan hakkında soru sorulduğunda başını kaldırıyor. ÇocıMm için hayatta kalmak zorunda olduğunu ve intihar etmeyi askak-lından geçirmediğini belirtiyor. Sesler duymadığını ancak zam zaman kontrol edemediği umutsuzluk gözyaşlanm boğulduğum söylüyor. Madde bağımlılığı olup olmadığı sorulduğunda dm-suzyanıt veriyor. Uyuşturucu kullandığına dair izlere rastlanmadı ancak zehir tarama testine başvurulmalı, tik tanı: Yoksulluğun neden olduğu sürekli ağır depresyon Kişilik bozukluğu. Olası uyuşturucu kullanımı.
Personel tavsiyesi: Klinikte devletin sınırlandırmasına uygun düşen beş seanstık tedavi.
Sayfanın altında kendi imzası bulunuyordu, imzaya bakarken kendi ölüm fermanım imzalamış olup olmadığım düşündü.
Diğer bir sayfada başka bilgiler de vardı, daire Tyson’ffife' davi olmak için dört kez kliniğe geldiğini ancak son izinli sea$ olan beşinci seansı atladığı yazılıydı, licky, eski hocası DokW Lewis’inen azından bu konuda yanılmış olduğunu düşünü Ama sonra aklına başka bir düşünce geldi ve Adli Tıp’tan alm*
jş ölüm raporundaki tarihi, kendi klinik belgelerinde yazılı olan daviye başlama tarihiyle karşılaştırdı.
On beş gün.
Oturduğu yerde kaskatı kesildi. Kadın hastaneye geldikten,
0Iıa yönlendirildikten on beş gün sonra ölmüştü.
ölüm raporu Ricky’nin elinde birden alev almış gibiydi; belgeyi hızla taradı. Claire Tyson kendi evinin banyosunda, bir er-jcelc kemerini tesisat borusuna bağlayıp kendini asmış bir halde bulunmuştu. Otopsi raporuna göre ölmeden kısa bir süre önce dayak yemişti ve hamileydi. Dosyaya iliştirilen bir polis raporuna göre, Rafael Johnson adındaki bir adam dayak hakkında sorguya çekilmiş fakat tutuklanmamıştı. Üç çocuğu işlemler süresince Çocuk Şube Müdürlüğü’ne gönderilmişti.
İşte bu, dedi Ricky.
Önündeki belgelerde yazılı olan hiçbir kelimenin Claire Tyson in hayatındaki ve ölümüyle ilgili dehşeti ifade edemezdi yeterli olmadığını düşündü.
Yoksulluk kelimesi farelerin, pisliğin ve umutsuzluğun dünyasını anlamaya yaramazdı. Depresyon kelimesi kadının omuzlarında taşıdığı ve onu kötürüm bırakan o karanlık ağırlığı ifade edemiyor. Claire Tyson’ı esir alan hayat girdabında anlamlı olan tek şey: Üç çocuğuydu.
En büyüğü, diye düşündü Ricky. Kadın en büyük çocuğuna hastaneye gidip onu görme ve yardım getirme sözü vermiş olmalıydı. Ona tek şansının ben olduğumu söylemiş miydi? Farklı bir vaatte bulunduğumu, ona umut motor yağı fiyatları verecek ve bu umudu çocuklarına taşıyacak ne söyledim?
Her ne söylediysem yetersiz gelmiş, kadm kendi canına kıy-®ıştı. Claire Tyson’m intihan çocuklarının, özellikle de en büyük °glunun yaşantısında bir dönüm noktası, diye düşündü Ricky.
bu kendi yaşantısmda zerre kadar bile yer etmemişti. Kadm S°Q seansına gelmediğinde Ricky hiçbir şey yapmamıştı. Merak e(ty de telefon ettiğini bile hatırlamıyordu. Bunun yerine belge-^ dosyalamış ve kadını unutmuştu. Çocuklarım da.
Simdi onlardan biri peşindeydi O çocuğu bulduğunda RumplettiltBkin^ k dedi kendi kendine. I
Yapması gereken çok şey olduğunu düşünerek tan kalktı. Süre açısından baskı altında olduğuna bu ^ du çünkü zamanı bu kadar dar olmuş olmasaydı yinn ^ ne yaptığım veya ne yapmadığını düşünmek zorujSBM
Ricky günün geri kalan kısmını New York bürokrasi ce^ minde geçirdi.
Elinde sadece yirmi dokuz yaşındaki kadının ismi ve $ vardı. Claire’in üç çocuğuna ne olduğunu öğrenmeye çak^
Çocuk Şube Müdürlüğü’nde oradan oraya, bir memurdan diğ^ ne seğirtip duruyordu. Memur dünyasına yaptığı saldırının bozucu yanı ise hem kendisinin, hem de muhattap olduğu görev, lilerin bir yerlerde tutulan bir kayıt olduğunu bilmeleriydi. Yet«, siz bilgisayar verilerinin ve odalar dolusu dosyaların arasından onu bulmak imkansız gibi görünüyordu, en azından başlangıçta öyleydi. Belli ki uzun saatler ve yoğun çabalar gerektirecekti Ricky araştırmacı gazeteci ya da özel dedektif olmuş olmayı diledi, ya da en azından tozlu raflardaki kayıtların taranmasını bekleyecek kadar uzun zamanı olan ve sabırlı tiplerden. Amaöyk değildi. İstediği gibi kullanabileceği bir zamanı da yoktu.
Başka bir ofisteki memura giderken, bu dünyada pamuk ipliğine bağlı hayatıma mal olabilecek üç insan var, dedi kendi ta dine. Bu düşünce onda keskin bir baskı oluşturdu.
Çocuk mahkemesi kayıtlan bölümünde iri yan bir İspanyol kadının önünde duruyordu. Kadının simsiyah, gür ve uzun saçla* n vardı, saçlarım yüzünden çekerek gümüş renginde çerçevele ve garip modeli olan gözlüğünün, görüntüsüne bakim olmasına izin verdi. “Doktor,” dedi, “bunlar sizi bir yere götürmez.”
“Tek bildiklerim,” diye cevap verdi Ricky.
“Eğer bu çocuklar evlatlık verildiyse, kayıtlar büyük bit ota
İdda gizlenmiştir. Kayıtlar tekrar açılabilir amabunun için mata motor yağı fiyatları